30.4.12

Korkunun Ecele Faydası Yok

Evet, zor günler geçiriyoruz. Yazmak, onları yazarken bir daha yaşamak içimden gelmedi.


Üstelik muhtemelen Mammut blogu buldu. Birkaç yazıma bırakılan terbiyesiz yorumların uslübu tam onun elinden çıkmış gibi. Dolayısıyla hiçten yazasım gelmedi.

Bana e-posta adresimden yazıp soran birkaç okuruma kısaca bahsettim olan bitenden, o kadar.

Ama bugün nedense kısa bir özet yazıp bu bölümün sonunu bağlamak istiyorum. Hani eski bir roman bulur okumaya başlarsınız. Bir bakarsınız içinden bir kısmı, ya da daha beteri, son sayfaları kopup kaybolmuştur. İşte bu yazı, o kayıp bölümün hatırına...

Zaten Mammut’un bilmediği hiçbir şey yazmayacağım nasıl olsa...

26 Ocak’taki duruşmada hakim velayeti babaya verdi.

Sözün bittiği yer.

Gerekçelerini birkaç hafta sonra, gerekçeli karar yazıldığında öğrendik.

Geçen yaz babasıyla gördüğü zaman neşeli, Kasım’daki pedagog görüşmesinde durgunmuş. Annenin yanındayken babayla göz teması kurmamış ama anne çıktıktan sonra baba çocuğa hediyesini verirken çocuk babanın anlattıklarını ilgiyle dinlemiş. Bu yüzden çocuğun annenin baskısı altında olduğu düşünülmüş.

Bayramda sitenin güvenlik kamerasından alınan görüntüler benim çocukla sabah dışarı çıktığımı gösteriyormuş; demek ki yalan söylüyormuşum, çocuğu da akşam başka yerde kaldık demeye zorlamışım. (Aynı fotoğraflara bakarak Mammut arabada çocuğun olmadığını, dolayısıyla evde olduğunu idda edip icra memuruna çilingirle evi açtırmak için kullanılmıştı.)

AİHM’nin verdiği karar da zaten sadece velayet kararının verilmesiyle (2007) kesinleşmesi (2009) arasında çok zaman olması nedeniyle verilmiş. (Ya kararı okumamış, ya da anlamamış.)

Tarafların yaşam biçimine bakıldığında çocuğun eğitim ve öğretiminde aynı standartları sağlayacak ekonomik güce sahip oldukları ve aynı kültürel yapıya sahip oldukları ancak aralarında aşılmaz husumet olduğu açıkmış.

Anne evlenerek aile ortamı oluşturmuş, baba ise evlenmemiş ancak anne ve kızkardeşi ile yaşayarak aile ortamı oluşturmuş. (Kızkardeş de nereden çıktı? Dosyanın hiçbir yerinde böyle bir ifade yok!)

“Müşterek çocuğun 12 yaşını tamamlaması ve ergenlik sürecine geçiş döneminde olduğu gözetildiğinde, çocuğun yanında özgürce davranabildiği, aile ortamını babaanne, hala (hala yine çıktı ortaya?!) ve baba ile rahatlıkla yaşayabildiği, doğal ortamda babayla sosyal paylaşımının iyi olduğu anlaşılmakla; babanın çocuk için iyi bir baba modeli oluşturacağı, çocuğun ruhsal ve fiziksel gelişimi için daha iyi olacağı, eğitim düzeyi ve kalitesinin halen var olan duruma uygun olacağı gözetilerek çocuğun menfaatleri gereği ve başlangıçtan itibaren on yıl süreyle babasının yanında kalması,onun yanında yetişmiş olması, annenin evli olduğu kişi ile çocuğun babası arasında husumet oluşması ve babaya verilmesinin küçüğün menfaatlerine uygun olduğu yolunda kanaate varılmış ve bu yolda karar verilmiştir.”

Tabii temyiz ettik. Dosya Yargıtay’da.

Böyle bir kararın verilebildiği dünyada Yargıtay’ın dosyayı okuyacağına ve doğru yorumlayacağına ne kadar güvenilirse o kadar güvenebiliriz.

Bu arada Nemo haftasonları gitmek istemiyor, babası da gelmiyordu zaten. O zamandan beri okulda görmeye gidiyor. Geçen haftaya kadar. Önceki hafta içinde okulda üç kez üstüste görmeye gitmiş. Nemo sonuncusunda her gün gelmemesini söyleyince tartışmışlar. O Cumartesi icra memuruyla çıkıp geldi, yanında da kendi getirdiği mahkeme pedagoğu. Ben evde değildim, annem vardı. Nemo gitmek istemediğini söylemiş. Pedagog bir saat ısrar etmiş, sonunda tutanağa “haftasonu babasına giderse döndüğünde evde baskı göreceği düşünülerek ısrar edilmedi” yazdırıp gitmiş. Benim babayla ilişkilerini bozduğumu iddia etmek üzere kanıt oluşturuyor belli ki.

Bayramda çocuğu kaçırdığımız şikayetiyle dava açtığı için adliyede karşılaştık. Neden çocuğu göstermiyorsunuz diye başlayıp küfürlerle devam ediyor. Tabii başka kimsenin duymayacağı şekilde. Örnek baba.

Neyse, yeter bu kadar...

Okuyanların incinen adalet duygusu için üzgünüm.

Siz koruyan sistem değil, gerçek kötüye çatmamış olmanız.