26.7.11

Temmuzdan Bu Yana

Temmuz sonunda bir gün "Midilli'de 5 gün tatil yapıp döndük. Ayvalık'tan feribotla 1,5 saat. Cuma gecesi Ayvalık'ta kalıp Cumartesi sabah 9:00'da kalkan feribotla gittik; bir de 18:00 var. Aynı saatlerde de Midilli'den kalkıp Ayvalık'a gelen birer feribot var. Adam başı gidiş-dönüş 35 Euro." deyip kalkmışım yazının başından, kalkış o kalkış...


Tüm detaylarıyla anlatırdım ama 2 ay sonra aklımda kalanlarla Midilli güzeldi; deniz serin, berrak; her plajda kabini ve duşuyla, kendi şeridinde araba park etmişse durup diğer şeridin boşalmasını bekleyen insanlarıyla, bir yerde müzik varsa kendi de açıp kafa ütülemeyen komşu restoranlarla medeni... Ne görüntü çirkinliği, ne gürültü kirliliği... Çeşit ve lezzet olaraksa epey zayıf.
İstanbul'a dönünce iş yoğunluğu da tüm şiddetiyle geri geldi. Bu arada, Nemo Temmuz boyunca babada ya, gittiğinden beri gizli gizli birkaç kez arayıp eve dönmeyi ister bir ruh halinde konuşunca moralim düzelmişti. Sonra yine bir aradığında, “anne, ben dün İstanbul’daydım, babamla mahkemeye gittik, hakim annenle mi, babanla mı kalmak istiyorsun” diye sordu dedi. ”Peki sen ne dedin?”. “Bu konuda konuşmak istemiyorum dedim.”... Tesadüf bu ya, aynı gün Tarabya muhtarı da bizim siteyi arayıp, bana gelen evrakların biriktiğini haber vermiş. Meğer bizimki Nisan’da dava açmış, postacı kapıya haber kağıdı bırakmadığı için tebligatlar muhtarda beklerken, Temmuz’da pedagog görüşmesi ve birinci celse yapılmış. Velayeti alması o saçmasapan iddialarla ve zırva sözde kanıtlarla mümkün değil ama Nemo da gidip “ben annemin yanında hayat nasıl diye merak ettim de orada yaşamak istedim, ama orada yalnız hissediyorum, annem kuralcı, Shrek benimle ilgilenmiyor, sosyal hayatımız yok, herkes evde kendi hayatını yaşıyor, arada sırada haftasonu hep beraber sinemaya gidiyoruz o kadar, tek başıma sokağa çıkamıyorum, trafikten sıkılıyorum, okul zor geliyor, bu mahkemelerden sıkıldım, istediğim zaman babamda, istediğim zaman annemde kalmak istiyorum” demiş. Geçmiş olaylardan habersiz pedagog da onun bu sözlerini “açıkça ifade edebildiğine göre anne ya da baba, diğer tarafla görüşmeyi kısıtlamamaktadır” diye yorumlamış. Tekrar bir yasal süreç başladı böylece, canım sıkkın.
Nemo Temmuz boyunca her aradığında “beni ne zaman alacaksın?” diye sorup durdu; hatta hemen gideyim diye ısrar etti; “bakalım, baban belki getirir” dediğimde “getirmez” dedi. 31 Temmuz pazar günü babasına sms atıp kaçta getireceğini sorduğumda "kamptan şimdi döndük, çok yorgunuz" gibi şeyler yazıp geçiştirdi. Pazartesi tekrar sorduğumda hiç cevap yok! Pazartesi bir yandan da Nemo'ya facebook'tan yazıştık. Bana babasının onu getirmemek için yalandan rapor aldığını yazıp "gel beni al" dedi. Benim icradan yazı çıkarmam bir gün, oraya gitmem ertesi gün, üstelik o sırada Bandırma'daki evdeler, Erdek'teki eve de geçebilirler; ben de "ben seni almaya gelirim ama senin babanı ikna etmen daha hızlı bir çözüm, orada da özlediğim şeyler var de, seni seviyorsa getirir" diye yazdım. Nemo'nun cevabı "sen yine de gel"...

Ertesi gün, Salı, Mammut'tan bir sms geldi, "ben rahatsızım, ya sen gel al, ya da biriyle göndereyim". Ben de "15.30 feribotuna bindir, ben karşılarım" diye yazdım; "ok" geldi. 17.30'da da hoplaya zıplaya Nemo geldi.

Meğer bizimki hesabından çıkmadan bilgisayarın başından kalkmış, babası da görmüş, bağırmış, kükremiş, küfretmiş, sonra da "git o zaman" demiş.

O zamandan beri görüşmüyorlar. Açtığı davanın bir duruşması daha oldu; orada ben de çocukla birlikte pedagog görüşmesi yapma talebinde bulundum. Karara göre 10 gün içinde pedagog randevusu almamız gerekiyor. Ertesi gün avukatım kaleme gidip baktığında görüyor ki, randevu çoktan alınmış, kalemdeki görevli kesinlikle değişemeyeceğini söylüyor. Tarih de 10 Kasım! Yani karara göre babasının Nemo'yla geçireceği Kurban Bayramı'nın ertesi günü. Yani bayram dönüşü Nemo'yu getirmeyip doğrudan oraya götürebilir! Böylece Temmuz'daki senaryo tekrarlanmış, babasından çekinen Nemo onunla yaşamak istediğini söyleyebilir! Ne kurnazlık değil mi? Elbette hakime başvurup tarihin erkene alınması için talepte bulunacağız. Bu arada neredeyse 2 aydır ses çıkarmayan baba, bir pedagog görüşmesi daha olacağını öğrenir öğrenmez Nemo'yu okulda ziyarete gitti (tesadüfen görüşemedi), facebook'tan iletişim kurmaya çalıştı, 1. veya 3. haftasonu olmamasına rağmen ısrarla "Nemo'yu kaçta alayım, bari telefonla görüşeyim" gibi mesajlar gönderdi (ama Nemo görüşmek istemedi). Ama Nemo'ya da söyledim, sonsuza dek kaçamaz, yüzleşmek ve ondan korkmadan, her ortamda gerçek duygularını söylemek zorunda. Bir kez daha pedagoga babasıyla kalmak istediğini söylerse benim yapabilecek bir şeyim kalmaz. "Orası daha kuralsız, daha rahat gibi görünüyor, ama özgürlüğün olmadıktan sonra ne kadar rahat edebilirsin ki?" de dedim.
Bunun dışında neler oldu derseniz, Nemo geldikten sonra 5 gün adada, 4 gün de Kaz Dağlarında tatil yaptık. Çocukların keyfi çok yerindeydi; ata bindiler, ok attılar, havalı tüfekle atış yaptılar, Mıhlıçay şelalesinde yüzdüler... ikisi de geçirdiğim en güzel tatildi diyerek döndü.

Sonra okul başladı... Nemo'yu bu sene derslerinde daha başarılı olması, özel derse ihtiyacı olmaması, eve hiç ödev kalmaması için okul çıkışında özel bir etüd merkezine gitmeye ikna ettim. Sabah 7:45'te evden çıkıyoruz; onu okuluna bırakıp işe gidiyorum; akşam 19:00'da işten çıkıp 19:30'da onu alıyorum. Yani ikimiz de 11 saat çalışıyoruz! Normalde 17.30'da paydos ediyoruz diye 18-19 arası bir spor salonuna giderim diye heveslendiydim ama işler daha da artıp hepsi acil olunca şimdilik eve gidip çalışacağıma ofiste kalıp çalışır hale geldim.

Akşam 20'de eve gelince yemek yapmak imkansız olduğundan haftasonlarını da yemek yaparak geçirmeye başladım. Cumartesi 4-5 gün idare edecek tencere yemeği, Pazar Nemo'nun yanına vermek için çay saati atıştırmalığı pişiyor evde. Akşamüstü etüde gittiğinde bir şeyler veriyorlar ama pek yetmiyormuş. Ben de ilk hafta marmelatlı mini ponçikler, geçen hafta peynirli poğaçalar verdim yanına. Şimdi de içeride soğanlı-zeytinli poğaça pişiyor. Daha okullar açılmadan önce Nemo'ya "marketten bisküvi, pastaneden poğaça filan alma sakın, ben sen her istediğinde evde pişireceğim" demiş, kakaolu bisküvilerle başlamıştım zaten. Hal böyleyken, bütün verdiği kiloları geri alan ben, olduğum yerde sayıyorum, hatta üstüne almış bile olabilirim. Her gün sabah-öğlen rejim yapıp akşam bozuyorum.

İki ayın özeti bu işte...

14.7.11

Sofia

Bugün Nemo aradı, telefon edilen bir yerden 5 TL'lik konuştuk, içim rahatladı. Erdek'teymiş, babası da oradaymış, her gün kendi giderken onu da spora götürüyormuş. Nemo geçen hafta koşmuş ama bu hafta kaytarıyormuş. Koşuyor bahanesiyle çıkıp beni arayarak vakit öldürüyor demek.. ama olsun, başka türlü de vakit öldürebilir. Karides, bulgur pilavı ve sucuk pişirmeyi öğrenmiş. Süzmebal'ı sordu; "ses seda yok" dedim "sen gelince gelecek o da herhalde" dedim. "Sen beni ne zaman alacaksın?" dedi. "Bu Pazar değil, ondan sonraki değil, bir sonraki Pazar babanın getirmesi lazım" dedim. "Getirmeyecek tabii" dedi. "Tamam, o zaman ben gelir alırım, yine konuşuruz zaten" dedim. Gitmeden önce istediği, ebay'den sipariş vertiğimiz Dr.Who wii oyununun geldiğini, anneannesinin Bodrum'daki evine gittiğini, Nemo dönünce ben de dönerim dediğini anlattım. Bir de Paris'e arkadaş bir bebek kedi geleceğini söyledim. "Berlin!" dedi. "Ama Berlin olmak için çok cici bir kız kedi bu, o yüzden bence adını Sofia koyalım" dedim. "Daha çok minik, annesinin yanında, Paris'le evde yalnız kalacak kadar büyüsün, ondan sonra alırız; sen gelince gider beraber severiz ama..."

İşte Sofia...

10.7.11

Temmuz: Baba yanında tatil ayı

1 Temmuz'da Nemo son günlerde evde sıkılmasının da arttırdığı bir hevesle babasına gitti. Süzmebal dedesiyle tatilinin 1 haftasına kıyamadı diye biz de tatilimizi iptal edince olacağı buydu... Nemo sürekli oradaki 2-3 arkadaşını özlüyor ve inatla burada arkadaş edinmiyor. Öte yandan, Hitler, Saddam, KuKluxKlan gibi figürlere merak duyuyor; muhtemelen zorba babayla baş etmek için kendini onlarla özdeşleştirme eğilimleri gösteriyor. 5 yaşında anneden koparılıp hiç tanımadığı bir ortama götürülen, sürekli annesinin onu terk ettiği, annesinin ne kadar kötü olduğu işlenen bir çocuğun ergenlik dönemi de kolay olmayacak elbette.
Bu arada, muhtemelen anlaşıldığı üzere, psikoloji kitapları okumaya başladım. Nemo döndüğünde bir psikolog yardımı almaya başlamamız onun ileriki yıllarında daha büyük sorunlar yaşamaması için kaçınılmaz. Ne kadar anlarsam o kadar yardımcı olabilirim umuduyla okumaya başladım ama ona kızmak veya davranışına üzülmek yerine anlayış göstermeye de yarayacak öğrendiklerim.
Çok canım sıkkın, çok...