27.6.09

Yaz Tatili

Ne oldu bana bilmiyorum, hiç yazasım yoktu epeydir. En son 24 Mayıs'ta yazmışım. O zamandan bu yana neler oldu diye düşünüyorum da, en önemlisi 15 Haziran'da Nemo'yu gidip aldım, 31 Temmuz'a kadar burada.

Son hafta okula gitmemiş, bir tek Cuma gidip karnesini almış. Babası ona, müdür bana Nemo’nun son hafta gelmesine gerek yok dedi, çünkü dersleri çok iyi, çok başarılı, hatta seneye proje başkanı olabilir demiş. Bir hafta birlikte kalıp denize girmişler, oynamışlar. Sonra Cumartesi mahkemenin görevlendirdiği biri gelmiş. Erdek’ten bir rehber öğretmenmiş. Nemo’nun odasında konuşmuşlar. Ne konuştunuz sorusuna “bana annenin yanında mutlu musun, babanın yanında mutlu musun filan dedi” diyor. Peki sen ne dedin sorusuna “yorum yok; babama da öyle diyorum” diyor. (Sonra Shrek akşam evde sorduğunda ona “yazın yarısını annemde, yarısını babamda geçirmek istiyorum dedim, kışı sormadı zaten” demiş.) Son hafta belli ki babası onu sıkı işlemiş, tam bir programa tabi tutmuş.
"Ben bu sefer babama korkmadan tatilde anneme gitmek istiyorum dedim; o da bıraktı, ben deyince yapar" dedi mesela…
Babası yanına cep telefonu verdi, hatta icra zaptına yazdırdı, her gün de aramasını istemiş. ilk günler aradı, daha doğrusu ilk ikisine şahit oldum, daha sonra aryıp aramadığını bilmiyorum, "sence aramalı mıyım?" sorusuyla karşılaşmamak için de sormuyorum.

İlk hafta Süzmebal da bizdeydi, Shrek evde kalıp ikisine gözkulak oldu; birlikte alışveriş yaptılar, Süzmebal'ın evinde oynadılar, Shrek'in gezi önerilerine birlikte hayır deyip wii-lego-film üçgeninde tatil yaptılar.

Zor zamanlar da oldu. Annemin torununa karne hediyesi alırken Süzmebal'a da almak istemesi, ben hayır dememe rağmen Nemo'ya söyleyip, tabii Süzmebal'a da hissettirip beklenti yaratması, Süzmebal'ın legosunu annesinin evinde açmak istemesi, babasınn sürprüz hediyesini beğenmeyip lego istemesi, Nemo'nun Shrek'e karne hediyesi aldırması, benim ayrıca bir tane daha almayacağımı öğrenmesi şeklinde bir olaylar zinciriyle küçük bir servet harcandı ve karşılığında iki asık suratlı çocuk ve iki sıkıntılı yetişkin olarak haftayı bitirdik.

Doğal olduğu üzere birlikte yaşayan anne-çocuk ilişkisinde üzerinde durulmayacak küçük ve normal sıkıntıları gözümde büyütüyorum belki de. Öğlene doğru uyanıp gece çok geç yatması, "şunu yapalım mı? şuraya gidelim mi?" sorularını hep "istemem" diye cevaplaması, havuza gitmeye bile üşenmesi, birlikte yapacak şey bulamamak 10 yaş çocukları için çok da garip şeyler değil sanırım; özellikle burada arkadaşı olmayan ve tamamiyle "buraya ait" hissetmeyen bir çocuk için... Hoş onun yaşında ben de sürekli sıkılırdım. En mutlu, hatta hatırladığım tek mutlu zamanlar ilkokuldaki en yakın arkadaşımın Didem'lere gittiğim zamanlardı; hele gece yatıya kalmak için izin kopardığımda keyfime diyecek olmazdı. Kumburgaz'da bir sitede yazlıkları vardı, bir haftalığına orada da kaldıydım; o kadar eğlendiydim ki eve dönmek zor geldiydi. Frigo yapıp dondurduyduk, annesi bize bir örnek gecelik aldıydı, ilk platonik aşkım oradaydı... Şimdi Nemo bütün gününü film seyrederek, wii oynayarak ve legolarıyla oynayarak geçirirken keyfi yerinde görünüyor, yeter ki bir yere gidelim demeyeyim. Çok ısrar edince kabul ediyor ama iki karış suratla ve söylenerek geliyor peşimden. Sonra dönmemize yakın keyfi yerine geliyor, hatta zorla götürdüğüm bir akşam misafirliğinden döndüğümüzde "oraya bir daha ne zaman gideriz?" diye sordu. Bir yaşıma daha girdim...

Bu arada gerçekten de bir yaşıma daha girdim, olduk 43! Geçen hafta ablamlar İstanbul'daydı, ben de Cumartesi gecesi kendime bir pasta yapıp Pazar sabahı onları, tabii yeğenimi ve annemi kahvaltıya çağırdım, sonrasında pasta kestik ve ailece kutlamış olduk.


Çocuklar büyüdükçe işler zorlaşır derlerdi de inanmazdım...