22.7.07

Süzmebal ile Nemo Arkadaş Oldu

Son haftaya giriyoruz ama Şule sağolsun, bu kez gün saymıyoruz. Daha doğrusu sayıyoruz da babasına gitmesine kaç gün kaldı diye değil, tatile gitmeye kaç gün kaldı diye sayıyoruz. Haftaiçinde Nemo huzursuzlanmaya başladıydı aslında. Sürekli oyuncak aldırmak istiyor, hiçbir şeyden mutlu olmuyor, coşkuyla karşıladığı bir yer, bir eğlence, az sonra hayalkırıklığına dönüşüyor(du) ; ben de ofisteyken bunları anlattım (bu içi dışı bir olma durumu bloga has değil tabii). İyiki de anlatmışım, Şule "niye tatile gitmiyorsunuz?" dedi. Sahi, niye gitmiyoruz? Öncelikle Nemo istemediği için, uçak kulaklarımı acıtıyor, arabada sıkılırım dediği için, biraz ev hala satılmadığı, paramız kısıtlı olduğu için, ama galiba Nemo sıkılır, ben ne yapacağımı bilemem diye korktuğum için... Neyse, sonuçta hemen Antalya tarafında bir tatilköyünde yer ayırttık, uçağı ayarladık, Salı akşamı gidip Pazar akşamı döneceğiz, o da bu yaz birlikte son gecemiz zaten. Son hafta dikkati dağıtacak, evin her köşesinde, her oyuncağıyla vedalaşıp hüzünlenmesine engel olacak bir formül oldu bu. O istemem, ben sıkılırım diyen çocuk haberi verdiğimde sevinç nidalarıyla çevremde tur attı. O zamandan beri de tatile kaç gün kaldı diye gün sayıyor... İtiraf etmeliyim ki, Sonnur Ablamızın "biraz sınır koyun, her istediğini yapmayın, yoksa öbür taraftaki hayatıyla başetmesi daha zor olacak" demesi de çok etkili oldu. İnsan ne yapılması gerektiğini biliyor ama yapması için bazen başka birinden duyması daha etkili oluyor.
Bir başka haber de Süzmebal ile ilgili. Cuma akşamı Shrek oğlunu aldığında "arkadaş ister misin?" diye sormuş, o da "kaç yaşında?" deyip aynı yaşta olduklarını duyunca "tamam" demiş. Ben de Nemo'ya sordum, gerçi biraz daha spesifik sordum, Shrek'in oğlu onun yanıdaymış, gitmek ister misin diye, o hemen fırladı zaten. Giderken biraz bilgi de verdim, onun da annesiyle babasının ayrı olduğu, haftaiçleri annesinin yanında kaldığı gibi... Süzmebal da görmeyeli çok büyümüş, neşeli karşıladı bizi. Burgerking'den birşeyler ısmarlamışlardı zaten, çocuklar balkonda oturup onları yedi, biz de hemen içerde, salonda oturup sohbet ediyormuş pozunda kulak kabarttık. Müzik de açık olduğu için herşeyi duyamadım ama duyduğum kadarıyla yemek boyunca Nemo bütün saflığı ve açıklığıyla hayatını anlattı. Kime çektiyse?... "Babam annemi hep yalnız bırakıyordu, sonra kavga etmeye başladılar... babam benim televizyon seyretmeme hiç izin vermez, hep kendi maç seyreder... mahkemeler sürüyor... ben playstayşında bir tek spayro oynuyorun, onu bana Shrek getirdiydi..." ve daha kimbilir neler neler, bunlar aradan kopuk kopuk duyduklarım sadece. Shrek oturduğu yerden Süzmebal'ı görebiliyordu, arada dönüp babasına bakıyormuş ama kendiyle ilgili hiçbir şey anlatmadı sanki. Ben sonradan Nemo'dan öğrendim, annesinin evinde çok legosu olduğunu, abisi olmasının iyi olduğunu, ingilizce olmalarına rağmen bütün oyunları oynayabildiklerini anlatmış. Sonra biraz içerde oynadılar, bir süre sonra film seyretmek için salona yerleştiler. Bütün filmleri ikisi de görmüş olduğu için seçemediler ama Süzmebal seçimi Nemo'ya bıraktı; sonunda benim görmediğim tek film seçildi. Film sırasında bir ara Nemo'nun ilgisi dağıldı, içerdeki odaya, oyuncaklara gitti, sonra yine geldi. 11 gibi, film bitmeden, 11.30'daki dizisine yetişmek üzere eve döndük.
Ertesi gün akşam vakti dışarıdan eve dönerken, Nemo "Shrek'lere gidelim mi yine?" diye sordu. "Bugün babanneye gideceklerdi" dedim, Nemo "e babanneye gitsek olmaz mı?" dedi. Olur aslında, niye olmasın?... Aradığımızda öğrendim ki, babanne Süzmebal'a "sana komşulardan arkadaş bulayım mı?" diye sorduğunda o da "yok, babamın orada çok iyi bir arkadaş buldum, gerek yok" demiş. Onlar da dönüş yolundalarmış aradığımda. Nemo bu kez onların bize gelmesini tercih etti, Süzmebal da "Nemo seçsin" dediği için sadece Shrek'i ikna etmek gerekti. Süzmebal tişörtü lekeli olduğu için eve uğrayıp üstünü değişmiş, öyle geldi. Biraz oynadılar, sonra film seyretmek istiyoruz dediler. Biz de mutfakta oturup sohbet ettik. İkisi yanyana kanapede oturmuş film seyrederken Shrek de "tamam, sen ilgilenirsin çocuklarla, benim uykum geldi, gidip yatayım" esprileri yapıyordu. Olacak, bir gün o da olacak. Film bittikten sonra gittiler. Nemo "onların evine de gidelim, star wars legolarının hepsi varmış" dedi. Anladım ki annesinin evini kastediyor. Hmm, o olmaz işte. Ama söylemedim tabii, annesi ayrılmalarından beni sorumlu tutuyor demedim.
Nemo bugün annemle sohbet ederken "Süzmebal benim en iyi arkadaşım" demiş.

15.7.07

İki Hafta Kaldı

Yaz geçiyor.

Geçen haftanın en önemli programı Elif'lere misafir oluşumuzdu. Hem kabuğumuzdan çıkıp Büyükada'ya günübirlik bir gezi yapmamız, hem de Elif, tatlı Anatol Elif'in annesi ve eşiyle tanışmamız, gösterdikleri ilgi, harcadıkları zaman, Elif'in lezzetli yemekleri... o günün güzellikleri saymakla bitmez.

Biraz üzülüyorum çünkü Nemo artık sitenin havuzundan hevesini aldı, bütün günü evde televizyon seyrederek geçirmek istiyor. Bunda buradaki çocuklarla kalıcı arkadaşlıklar kurmaktan kaçınmasının rolü büyük sanırım. Geçenlerde birkaç çocukla basket sahası önünde konuşmaya başladı; ikinci cümlesi "ben 45 günlüğüne buradayım" demek oldu. Zamanın dolduğunun, babasına gitme zamanının yaklaştığını biliyor, biraz onun tatminsizliği var üstünde. Kendini neşeli olmaya zorluyor ama ben hissediyorum.

Ben bir yandan izinli günlerimde Nemo'yla vakit geçirip ofisteki günlerimde bütçe yapmayla, rapor hazırlamayla, sunum hazırlatmayla uğraşırken bir yandan da velayet davasını hızlandırmak için ne yapabilirim diye düşünüp duruyorum. Aklıma gelen Yargıtay'daki dosya oldu. Hakim velayet askıda diye yorumladığı için Nemo'yu servisten alıp saklamasının suç olmadığına karar vermişti! Oysa hukukçuların bir kısmı (benim avukatım dahil) ısrarla yeni Medeni Kanun'un geçerli olacağını, velayetin bende olduğunu söylüyorlar. Elif'in annesi pek ihtimal vermedi (ki muhtemelen gerçekçi bir yaklaşım) ama eğer Yargıtay da öyle düşünürse kararı bozar; bu da velayet davasını anında bitirir. Hukuk nasıl bu kadar yoruma açık olur ki?! Yarın bir tanıdığın tavsiye ettiği bir hukuk bürosuyla daha konuşacağım; davaları üstlenmeleri için değil, sadece görüşlerini almak için. Geçen hafta Mor Çatı'nın danışman avukatı ile de konuştum; o da yeni kanunun uygulanması gerektiğini söylüyor. Dört yıl önce, evli olmamamıza rağmen, Aile Mahkemesi'nin aileyi koruma yasasına dayanarak tedbir kararı vermiş olduğunu duyunca kararın kopyasını rica etti, uygulamada sorunlarla karşılaştıklarında emsal gösterebilirlermiş. Gönderirim tabii...

Bugün 20 yıldır İsviçre'de yaşayan arkadaşımdan haber aldım. 4 yaşındaki küçük oğlunda Duchenne tipi müsküler distrofi olma ihtimali belirlenmiş. Bu korkunç bir kalıtsal kas hastalığı. Lütfen lütfen lütfen, lütfen doğru olmasın. Ben bir süredir pek aramaz olmuştum; üç çocuklu mutlu aile tablosu içinden bana acıyarak bakacak, tam da anlayamayacak gibi gelmişti. Böyle düşündüğüm için özür diliyorum.

6.7.07

Tatile Devam

Bu hafta da iki gün çalış, iki gün evde kal, bir gün daha çalış ritminde geçti. Günlerimiz birbirine karıştı tabii. Dün Nemo "bugün günlerden ne?" diye sordu, ben perşembe deyince de "hmm, bu kötü, o zaman iki hafta kaldı" dedi. "Yok yok, daha üç hafta var!"

Sanırım zamanın daha yavaş geçmesi için günlerini tembellikle ve biraz sıkılarak geçirmeyi özellikle seçiyor. İlk günler daha erken kalkardı, şimdi 9.30 gibi uyanıyor. TV karşısında ayılma, kahvaltı, oyun-TV-oyun-TV-... derken ben evdeysem akşamüstü havuz, sonra park, sonra yine TV, yok ben o gün işe gittiysem ben eve gelince park, biraz basket sahası, sonrası aynı. Arkadaş olduğu birkaç çocuk varsa havuzda veya parkta keyfine diyecek yok. Lyoko kodu ile Lilo ve Stich dizileri kaçırılmıyor, ama o arada bir dolu başka dizi de seyrediliyor. 12'de ancak yatıyoruz. Bu yaz tatilinde fazla anlatacak bir şey yok. Onun yerine birkaç fotoğraf göstereyim.
Basket denemelerive sonrasında kirli, terli ama keyifli...

"En güzel portakallı dondurmayı annem yapıyor" diyor ama hazırına da razı;

özellikle havuzbaşında keyif yaparken...

Hep neşeli anlarda fotoğraf çekilmesi ne güzel... Üç kuruşluk şişme bot söndü diye ağlarken, arkadaşıyla kavga etti diye somurturken, yaz ödevinin başında somurturken, sıkıldı diye somurturken çekilmediği için o anlar unutulup gidecek. Buraya da yazmasa mıydım acaba?

1.7.07

Tablet

Tablette ilk deneme:) Biliyorum, çoook acemice.. Ama aleti keşfetmeye çalışıyordum sadece. Üstelik içinden çıkan CorelDraw Shrek'in bilgisayarında yeterince hafıza olmadığını iddia ederek kurulmayı reddetti. Ben de Shrek'in bana açtığı başka bir programı denedim, bu kadar oldu. Sonra da PrntScrn... Ayakları da vardı ama ekrana sığmadı, küçültmeyi de beceremedim. Benim laptopum bir iş bilgisayarı olduğu ve hain BT'ciler cep telefonu destek programı bile kurmamıza izin vermediği için sadece Shrek'teyken kullanabileceğim; dolayısıyla yenilerini yapamıyorum. Bunu da iki hafta önce, Nemo gelmeden önce, erken doğumgünü kutlaması sırasında yaptıydım; zaten tablet bana Shrek'in doğumgünü hediyesiydi. Şimdi önceki yazıları dikkatli okumamış olanlar genç ve ince bir hippi olduğu sanabilir, oysa o benim ruhum; yani galiba, çünkü kendimi nedense hep böyle çizerim...