31.7.06

Son Marifetlerimiz

Kendimi şartlamak istemiyorum ama bir süre pek kendimde olacağımı sanmıyorum. Nemo'dan ayrılmadan önce, hala keyfim yerindeyken marifetlerimizi göstereyim dedim.


Son marifetimiz Tijen'in Mutfakta Zen kitabından Limonlu Sorbe, ama Nemo sevmezse diye korkup zencefil ve limon kabuğu rendesi koymadım. Hep beraber bayıla bayıla yedik. Sorbe yapmanın bu kadar kolay olduğunu bilmediğim yıllara hayıflanıyorum..


Bu da Nemo'nun planladığı şehir. Sadece sağ alt köşedeki yolları ben boyadım. Tüm fikirler Nemo'ya aittir. Lunaparka giden yolun kenarındaki çiçeklere dikkat çekmek istiyorum. Juli (ablamın kızının blog adı) geçen ay İş Kulelerde çalışmaya başladı; ben de geçerken "bak, Juli de artık burada çalışıyor" demiştim. Nemo bir tepki vermediydi ama aklına yazmış demek ki..


Geçen hafta Juli ile Sash Pazar sabah kahvaltısına geleceğini söyleyince ilk aklıma gelen Portakal Ağacı'na bakmak oldu. Oradaki tariflerin çoğunluğunun beni aştığını itiraf etmeliyim. Neyse ki kuş yuvası böreği ve french toast imdada yetişti. Kuş yuvası böreğinin şeklini vermekte biraz zorlandım, ama sonuçta becerebildiğim onaylandı. Nemo pek çok çocuk gibi yeni lezzetlere direniyor. Onu cezbetme umuduyla börekleri sosisli yaptım; o peynir sevmiyor diye yarısına kaşar peyniri rendesi koymadım; sosis-yeşil biber karışımının altlarına bir kaşık ketçapla bir kaşık domates salçasını az zeytinyağıyla karıştırıp paylaştırdım... Hiçbiri işe yaramadı. Nemo Nesquick'in kahvaltı gevreğini tercih etti. French toast aslında Shrek'in çok yaptığı bir tariftir. Ben tabii yine Nemo yesin diye karabiber serpmedim. Benimkilerle Hatice'ninkilerin görüntüsü de pek benzemiyor ama evde taze ekmek olmadığını kimse fark etmedi:)

28.7.06

Aşkımla erir misin


Nemo'nun en sevdiği şey dondurma sanırım. Üç günde bir dondurma yapıp duruyoruz. Bu kez Nemo kendi süsledi ve "fotoğrafını çekip internete koysana" dedi.
Fotoğraf makinamın pillerinin şarjı bittiği için cep telefonumla çekmek zorunda kaldım. Ben fotoğrafını çekerken de, "bunları satmıyorsun değil mi?" dedi. Satılıyor olabileceği nerden aklına geldi bilmiyorum.
Mammut ilk iki hafta üç kez arayıp Nemo'yla uzun uzun konuşmuştu. Sonra bir kez ben işe başladıktan sonra gündüz aradı. Şirkette olduğumu, akşam aramasını söyledim; sonraki iki hafta yine ses seda çıkmadı. Ta ki bu akşama kadar. Bu akşam arayıp Nemo'yla konuştu, kapatmadan önce de beni isteyip Çarşamba'ya gelip Nemo'yu alacağını söyledi. Çünkü Çarşamba 45.gün...

17.7.06

Fimo Turnuvası

İlk kez tanıştık fimo hamuruyla. Aslında yaparken oyun hamurundan bir farkı yok, esas fark fırınlandıktan sonra bozulmamasında. Nemo anneannesini de çağırdı, masanın çevresine bizi yerleştirdi ve "heykel yarışması"nı başlattı. Nemo bir tırtıl, bir deniz anası ve bir salyangoz yaparak hızla heykellerini bitirdi ve çizgifilm seyretmeye gitti. Anneanne önce sarı bir kaplumbağa, sonra bir minik ördek yaptı. Ben her zamanki gibi işi ciddiye aldım:) Hiçbir şeyi hafife alamıyorum, ne yapayım... Tabii yarım saatte ancak bitirdim. Oyun arkadaşlarım çoktan dağılmıştı, ama jüri olarak yeniden toplandılar. Deniz anası ve tırtıl heykelleri birinciliği paylaşırken, çocuk heykeli ikinci, kaplumbağa üçüncü oldu.
Şeker hamurundan o süslemeleri nasıl yapıyorlar, bir kez daha hayret ettim...

Dondurmalı Şipşak Pasta

Gecenin 12'sinde oğlunuz "anne, hadi dondurmalı pasta yapalım" derse ve siz tatil eğlencesini bozmaya kıyamıyorsanız, bu tarifi uygulayabilirsiniz:)
Öncelikle pastabandan kasenin dibi ve üstü büyüklüğünde iki daire kesilir. Kasenin dibine koyulan daire meyva suyuyla ıslatılır. Üstüne vanilyalı ve kakaolu dondurma ile ufalanmış beze konur; diğer kek parçası kapatılır. O da sütle ıslatılır. 10 dk kadar buzlukta bekletilir. Ters çıkartılıp üstü kakaolu sosla süslenir.
O arada bu durumu fırsat bilen oğlunuz dondurmalı pastayı yerken seyredecek bir filmi başlatırsa ve sonra da yarım bırakamayacağını, film bittikten sonra yatacağını söylerse karışmam.
Evet, şımartıyorum...
Özellikle bir hafta önce artık işe başladığımdan beri gözlerim kan çanağı. Gece onunla 1.30'a kadar oturup sonra 7'de kalkıp işe gidiyorum; paşa 11'e kadar uyuyor. Artık anneanne ile oynamayı pek eğlenceli bulmadığı için daha çok film seyrederek geçiriyor gününü. Ben 6'da eve geldiğimde de başlıyoruz oyuna. İtiraf etmeliyim ki ben "yapmayı" seviyorum, yaptıklarımızı "savaştırmayı" değil, ama Nemo'nun gönlü olsun diye kendimi zorluyorum, sonra benim bu tip oyunları beceremediğimi o da görüp oyun değiştiriyor. Zaten göz açıp kapayana kadar geçiyor zaman, gün bitiveriyor.
Aklımdan kovmaya çalışıyorum ama iki hafta kaldı...

6.7.06

40 Yaş Kahvaltısı

Annem dün köşedeki markette light beyaz peynir bulamayınca lor peyniri alıp gelmiş. Sabah kahvaltısı için lor peyniri ile ne yapabilirim diye düşünürken yemek kitaplarıma bir göz attım, ilk gördüğüm de Tijen İnaltong'un Mutfakta Zen kitabında Ege Usulü Biberli Çökelek tarifi oldu. Evdeki malzemeye ve sadece benim yiyecek oluşuma göre biraz değiştirmek zorunda kaldım, çünkü Nemo kahvaltı olarak kahvaltılık gevrek çeşitlerinden istedi, annem de daha erken kalktığı için çoktan kahvaltı etmiş.
1 çarliston biber, yarım közlemelik kırmızı biber (diğer yarısı hazırlık sırasında yenir), 2 sap taze soğan küçük doğranır, sarmısaklı zeytinyağında kavrulur. Benim gibi kilo probleminiz varsa, az yağ kullanıp, yanmasınlar diye gerektiğinde bir avuç su atıverilir. Tarifte içine sarmısak da doğranıyordu ama sarmısaklı zeytinyağ kullanmakla yetinilir. Tarifte çökelek de tavaya atılıyor ama üşenilir ve pişen biberler bir çukur tabakta göz kararı (herhalde 50 gr kadar) lor peynirle karıştırılır. Tarifte yok ama içine bir domates ve salatalık doğranır. Tarifte dereotu olmasına rağmen evde maydanoz bulunup içine biraz kıyılır. Tarifte de söylendiği gibi üstüne bir tutam çörekotu serpilir. Biraz tuz, tamam...
İştahla yemeye başladıktan az sonra "ah, ben bunu niye bloguma koymuyorum ki, çok lezzetli olmuş" denilir ve bir koşu fotoğraf makinesi alınıp gelinir.Adı niye 40 Yaş Kahvaltısı diyecek olursanız, çünkü ben sırf kendim için oturup tek kişilik bir yiyecek hazırlamaya ancak 40 yaşımda üşenmemeye başladım da ondan...

5.7.06

Kayısılı Bisküvili Dondurma

Yok, aşağıdaki yazıya fotoğraf ekleyemiyorum. Ben de bu yazıma eklerim. Bahsettiğim gökkuşağı dondurması bu işte...


Sonraki dondurma maceramız ise bu ayki Lezzet dergisinden. Evde yeğenim Juli'nin Dikili'den getirdiği kayısıları bulunca Kayısılı Bisküvili Dondurma'yı yaptım. Yarım kilo ikiye bölünüp çekirdeği çıkarılmış kayısı, bir portakalın suyu ve yarım bardak toz şekerle 5 dk pişirip soğuduktan sonra 2/3'ünü ezdim; kalanını doğradım. Sonra kremayı 5 dk mikserle çırptım. (Tarifte 300 ml diyordu ama evde sadece 200 ml'lik bir kutu krema bulunca 1 kaşık da labne koydum.) Kayısı püresini de kremaya karıştırıp buzluğa koydum. Yarım saat kadar sonra içine 50 gr kadar bisküvi kırığı da karıştırdım. Sonra ara ara karıştırarak 4 saat buzlukta bıraktım. İçine küçük doğradığım kayısıları da karıştırıp 2-3 saat daha buzlukta beklettim. Dergideki kadar şık süsleyemedik ama Nemo tadını çok beğendi, yanında gofret paketinin kalanını da yedi bitirdi.

3.7.06

Gökkuşağı Dondurması

5,5 yaşıyla 7 yaşı arasını yaşamadık ki..

Yu-Gi-Oh kartlarıyla ben daha yeni tanışıyorum. Nemo da çok küçük olduğu için kendine göre bir oyun uyduruyor zaten, kartların üstünde yazanları okuyup oyunun aslını anlamaya çalışmak boşuna. Bionicle film serisini almıştık ama Sevimli Canavarlar, Lilo ve Stiç veya Toys Story gibi ezberleyecek kadar seyretmedim (hatta hiç baştan sona seyredemedim, bir türlü konsantre olamıyorum). Dolayısıyla savaş, düello, canavarlar oyun sahasına geldiğinde ben esnemeye başlıyorum. Yukarıdaki gücenmesin, sıkıldığımdan değil valla, sonra ben çok ararım bu anları... Ben doğru dürüst televizyon bile seyretmem, Kablo TV neme yetmez. Ama Nemo isteyince Digiturk bağlattım yeni eve, hem de Aile Paketi, çünkü ekonomik pakette JoJo yokmuş.
Oyuncak istediğinde hayır da diyemiyorum tabii; biliyorum yanlış ama, geçmiş 1,5 yılda ben ona kaç katını almış olurdum kimbilir. Lego yapmayı benim de sevdiğimi anladı bacaksız:)
Geldiğinde balıklarını sordu, ben de ölmesinler diye aldığımız yere geri götürdüğümü, bizim için onlara baktıklarını söyledim! Hala gidip alacağız, bir türlü fırsat olmadı! Ama yolumuzun üstündeki bir yerden su kaplumbağası aldık. Hem suyunu değiştirip temiz tutmak daha kolay, hem de daha dayanıklı sanırım.
Hava güneşliyken günün yarısı havuzda geçiyor. Başka çocuklarla biraz oynuyor ama benimle, ben çıktıysam da yalnız oynamayı tercih ediyor.
Gittiğimiz psikolog ilk sefer sadece benimle konuştu, bundan sonraki seferler Nemo'yla oyun odasında konuşacak, oynayacak, iletişim kurduktan sonra iç dünyasını anlamaya çalışacakmış. "Babayı değiştiremeyiz, bizim amacımız anne-çocuk ilişkisini sağlam tutmak" dedi.
Nemo yaşantısını tamamen kabullenmiş gibi görünüyor. 45 günlüğüne annesiyle tatil yapmaya geldi, sonra babasının dünyasına dönecek. İtiraz içinde değil. Babasından nadiren bahsediyor ve konu birlikte yakaladıkları yengeç oluyor. Bir de "babam hep 5 gün sonra gelir" dedi. Haftasonunu Erdek'te, haftaiçini İstanbul'da geçirdiğini biliyordum zaten. Bir zamanlar bana biçtiği kostümü babaanne giyiyor işte. İstediğinde gideceği, rahat edeceği bir ev ve onun dışarıdaki hayatına karışmayan, çocuğuna bakan bir kadın. Öff, neyse...
Bu arada, kurabiyelerden sonra limonata ve dondurma yapımına sıra geldi. Benim de işime geldi doğrusu. Kurabiyelere hiç dayanamıyorum, ona değmiş, buna değmemiş derken yarısını ben yiyordum. Bu kadar kilo vermişken (8,5 kg:)) gerialmak üzücü olurdu. Ben de marifetli Martha Stewart ablamın sitesinden bulduğum bir fikirle meyvalı dondurma üretmeye başladım.

Gökkuşağı Dondurması

(buraya sonra fotoğraf gelecek, şu anda blogger bana azizlik yapıyor, fotoğraf eklememe izin vermiyor)

Sade Şurup : 1 su bardağı su + 1 su bardağı toz şeker birlikte kaynatılıp şeker eritilir. Soğumaya bırakılır.
Çilek Püresi : göz kararı çilek + göz kararı pudra şekeri birlikte blenderdan geçirilir.
Çilekli Yoğurt : çilek püresinin bir kısmı yoğurtla karıştırılır.
Kayısı Püresi : kayısı blenderdan geçirilir
Kayısılı Yoğurt : kayısı püresinin bir kısmı yoğurtla karıştırılır.
Sade şurup, diğer karışımlara paylaştırılarak karıştırılır.
Küçük kapların dibine bir çeşidinden konulup buzlukta yarım saat kadar (aslında biraz katılaşana kadar demek daha doğru) dondurulur; sonra ikinci bir katman eklenir ve yine dondurulur vs. Dondurmalar çubuğun içinde dik duracağı kadar katılaştığında saplar batırılır. Ve ortaya meyveli gökkuşağı dondurması çıkar. Herhalde sevmeyecek çocuk yoktur.